Dünyada yaşamın kaynağı oksijendir. İnsanlar çoğu zaman nefes aldığının, aldığı her nefeste vücuduna oksijen taşıyarak yaşadığının farkında değildir. Nefes almak ve vermek anlık bir bedeni refleks gibi muamele görür ve yeterince önemsenmez. Nefes ile aldığımız oksijenin değerini kirli bir havada, suya düştüğümüzde ya da nefesimizi birkaç dakika tuttuğumuzda daha iyi anlayabiliyoruz.
Oksijensiz kaldığımız beş dakika içerisinde yaşam yitirilebilir. Peki bu kadar önemli olan oksijenin kendisine göre bir kalite sorunu yok mudur? Oksijen oksijendir her yerde aynıdır diye düşünemezsiniz. Ne kadar kaliteli oksijen solursak o derece vücudumuz ve organlarımız olumlu yönde etkilenir. Bol miktarda soluduğumuz oksijen, vücudun oksijen taşıma kapasitesini yükselterek bütün organlarımıza ulaşır ve hayat verir. Yani oksijene ihtiyaç duyan tek organımız akciğerlerimiz değildir. Aslında akciğerlerimiz vücudumuzun tamamının ihtiyaç duyduğu oksijeni alan, sentezleyen , kan yolu ve hücreler ile tüm organlara ulaştırılmasını sağlayan organımızdır.
Akciğerlerimiz üzerinden tüm organ ve dokulara gönderilen oksijen ne kadar bol ve kaliteli ise o bedende kanser hücrelerinin büyüme ve yayılma olasılığı o derece azalmaktadır. Kanser hücrelerinin iyi oksijenlenen organ ve dokularda gelişemediğine dair birçok yayın bulunmaktadır. Günümüzde kanser hastalarının hepsini çam ormanlarına çıkartarak bol miktarda oksijen almaları sağlanamayabilir.
Dünyada uygulanan bu yöntem artık ülkemizde de uygulanmaktadır. Uzmanlar tarafından uygulandığı sürece kanser tedavisi sürecini oldukça olumlu yönde desteklediği bilinmektedir.
Ozon Terapi : minör, majör, rektal ve nazal ozon gibi değişik yöntemler ile hastalığın bulunduğu bölge , organlarının konumuna göre çok yönlü yapılabilmektedir.
Temelde kanser tedavisi gören bir hastanın oksijen alması için en kısa ve zahmetsiz yol bir ozon terapistinden destek almaktır.