
Lenfoma lenfatik sistemde başlayan bir grup kan kanserinin genel adıdır. Lenfosit (beyaz küre) malign ( kötü huylu tümör ) değişikliğe uğrayıp çoğalması ve sağlıklı hücreleri dışlayıp tümör oluşturması sonucu lenfoma ortaya çıkar. Lenfomalar, bağışıklık sistemi hücreleri olan T ve B lenfositler veya doğal öldürücü (NK Natural Killer) hücrelerden köken alan klonal tümöral oluşumlardır.
Bu tümörler lenf nodlarını büyütür veya immün sistemin diğer bölümlerinde (örneğin deri ve diğer organlar) gelişir. Lenfositten köken alan bir kan kanseri olan lenfositik lösemi de lenfomayla yakından ilişkilidir.
İki ana lenfoma tipi vardır:
Hodgkin lenfoma (HL) ve Non-Hodgkin lenfoma (NHL).
Hodgkin lenfoma (HL), tüm kanserlerin %1’ini, lenfomaların ise %25-40’ını oluşturmaktadır. HL’da sıklıkla ağrısız kitle şeklinde görülür. Ekonomik olarak gelişmiş ülkelerde bimodal yaş dağılımı gösterir, 10 yaşlarından sonra görülme sıklığı giderek artar ve 20’li yaşlarında pik yapar, 45 yaşlarından sonra ikinci pikini yapar. Gelişmemiş ülkelerde HL’nin görülme sıklığı azalır.
Hodgkin lenfoma için güncel olarak kullanılan sınıflama, WHO sınıflamasıdır. Nodüler Lenfosit(NS) Gelişmiş ülkelerde en sık görülen tiptir.
Mikst sellüler tip (MS) ise Türkiye ve gelişmekte olan ülkelerde en sık görülen tiptir.
Lenfositten fakir tip (LF): tanı kondulduğunda sıklıkla ileri evrededir, ileri yaşta görülür ve genellikle yaygın hastalık şeklindedir. Lenfositten fakir tip en az görülen ve prognozu en kötü olan histopatolojik tiptir.
Non-Hodgkin lenfoma (NHL) nın 30’dan fazla alt tipi vardır. Bu alt tipler “agresif” (hızlı büyüyen) veya “sessiz” (yavaş büyüyen) olarak ileri sınıflandırmaya tabi tutulur. Tesbit edilen NHL tipi uygun tedaviyi belirler.
Non-Hodgkin lenfoma (NHL) tek bir özelliği paylaşan farklı kan kanserleri grubu için kullanılan terimdir. Lenfosit pregenitörü (öncü) DNA’sının hasarından kaynaklanır. DNA hasarı kalıtımsal değil kazanılmış hasardır (doğumdan sonra ortaya çıkar). Bir lenfositte değişen DNA malign transformasyona (değişime) neden olur. Bu değişim lenfositin kontrolsüz ve aşırı çoğalmasıyla sonuçlanır. Bu hücrelerin çoğalması lenf nodları ve vücudun diğer bölgelerinde bulunan tümör kitlelerine neden olur. NHL genellikle lenf nodlarında veya mide ve ince bağırsak gibi organlarda bulunan lenfatik dokuda gelişir. Bazı vakalarda NHL kemik iliğini ve kanı tutar.
Lenfoma hücreleri vücudun bir veya birçok bölgesinde gelişebilir. Baş-boyunda lenfoma tutulumu diğer vücut bölgelerine göre daha çeşitlilik gösterir.
Baş-boyunda en sık HDL tipi B-hücreli lenfoblastik, küçük lenfositik, foliküler, mantle hücreli, mukoza ilişkili lenfoid doku (MALT), diffüz büyük B-hücre ve Burkitt lenfoma tipleridir.
Lenfatik sistemde lenf düğümlerinde (nodal) yada lenf düğümleri dışı lenfatik dokularda (ekstra nodal lenfatik) gelişebileceği gibi, lenfatik sistem haricinde çeşitli bölgeleri de tutabilir.
Lenfomada en sık rastlanan bulgu ağrısız, büyümüş lenf düğümleridir. Genel sistemik bulgular eşlik edebilir. Genellikle tek ya da çift taraflı büyümüş ağrısız lenf düğümleri görülür. HL tek bir lenf düğümü ya da zincirde başlar, dağılımda süreğenlik gösterir. Daha çok ön servikal zinciri ve mediasteni tutma eğilimindedir. Primer tiroid lenfoması ve Larinkste lenfoma oldukça nadirdir.
Lenfomaların tanısı öykü ve klinik değerlendirme, laboratuvar çalışmaları, görüntüleme ve nihayetinde doku örneklemesine dayanmaktır. Lenf nodlarını değerlendirirken, görüntüleme yöntemlerinin tamamında temel alınan özellik boyuttur. Boyun genelinde, kısa aksın 1cm’den büyük oluşu malignite lehine değerlendirilir. Hem HL hem de HDL’de boyutları 2-10 cm arasında değişen oranlarda opaklaşan çoklu lenf düğümleri şeklinde görülür.
Lenfomalarda tedavi kemoterapi ve radyoterapi olup fitoterapi ile destek tedavi yer alır. Çok nadiren, bası bulgularını azaltmak amacıyla cerrahi gerekebilir. Oysa ki başta skuamöz hücreli kanser olmak üzere diğer baş-boyun kitlelerinde cerrahi tercih edilmektedir. Tedavideki bu belirgin farklılık nedeniyle lenfomaların diğer malignitelerden ayırımı elzemdir. Baş-boyun bölgesindeki kitleleri değerlendirirken, öntanının ardından, ayırıcı tanıda ilk sırada lenfoma tutulmalı ve bunlara ait tanımlayıcı görüntüleme bulguları aranmalıdır.
21-02-2022