
Kadın hayatının bir döneminde görülen kadın hastalıkları; adet düzensizlikleri, vajinal enfeksiyonlar ve bunların sebebiyet verdiği vajinal akıntılar, doğurganlık çağındaki kadınlarda çok sık görülen miyomlar ve yumurtalık kistleri, yine sık gördüğümüz kesin bir hastalık olmamakla birlikte kadın yaşamında önemli bir süreci oluşturan menopoz.
En sık görülen adet düzensizliklerinin önemli nedeni yumurtlama fonksiyonundaki düzensizliklerdir. Bu durum, menstrüasyon olarak isimlendirdiğimiz adetin ilk başladığı yıllarda ve yine menopoza girmeden önceki dönemde karşımıza çıkar. İlk dönemlerde genç kızların yumurtlama fonksiyonlarının oturmamış olması, menopozdan önceki dönemde ise yine yumurtlama fonksiyonunda aksaklıkların başlamasıdır. Adet döngüsünün ilk başladığı yıllarda genç kızlardaki adet düzensizlikleri çok yoğun bir tedavi gerektirmezken, menopoz öncesi dönemde bunun düzenlenmesi gerekmektedir. Büyük bir kısmı hormonal kaynaklıdır. Örneğin tiroid fonksiyon bozukluğu, adet düzensizliğinin önemli bir sebebidir. Bu nedenle sadece yumurtalık hormonlarından kaynaklı değil, tiroid hormonları ve prolaktin hormonlarından kaynaklı adet düzensizlikleri de ortaya çıkabilir. Östrojene bağlı olan adet düzensizlikleri rahim duvarında kalınlaşmalara ve onu takiben kistler, miyomlar gibi organik bir sebebe bağlı olarak karşımıza çıkan adet düzensizlikleri de vardır.
Doğurganlık çağındaki kadınlarda sık görülen miyomlar, polipler, yumurtalık kistleri ve halk arasında bilinen adıyla çikolata kistleri. Miyomlar, rahimde görülen düz kas çoğalması olan iyi huylu kitlelerdir. Kansere dönüşümü çok nadir görülür, ancak ara kanama şeklinde adet düzensizlikleri yapabilen ve boyutuna göre pelvik ağrıya sebebiyet veren tümöral kitlelerdir. Miyomlar boyutu, rahimde yerleştikleri yer ve gösterdikleri semptomlar açısından önemlidir. Küçük ve semptom vermeyen bir miyom yıllarca takip edilebildiği gibi, büyük, uzun kanama ve bunun yol açtığı anemi yaratan, rahimin iç duvarını takip eden ya da hastada pelvik ağrıya neden olan miyomlara da cerrahi müdahale gerekebilir.
Polipler, rahimin iç duvarından kaynaklanan iyi huylu oluşumlar, ancak adet görme veya doğurganlık ile ilgili sorunlara neden olabilirler. Hastada kanama bozukluğu yapıyorsa veya doğurganlık arzusu varsa tedavi etmek gerekir.
Yumurtalık kistleri, tümöral kistler olabildiği gibi çok bilinen ve kaygı uyandıran çikolata kisti olabilir. Çikolata kistlerinin oluşum mekanizmaları tam olarak bilinmemektedir. Şiddetli pelvik ağrıya ve adet sancılarına neden olan çikolata kistleri, kronik, ilerleyici ve kişinin doğurganlığını etkileyebileceği bir durum yaratabilir. Hastanın yaşı, doğurganlık durumu ve ağrının olup olmamasına göre hem ilaç tedavisi hem de cerrahi müdahale mümkün olabilmektedir.
Polikistik over sendromu, olgun yumurta oluşturmakta yaşanan soruna bağlı bir yumurtlama bozukluğu olup her hastada aynı şekilde görülmeyebilir ve tek bir şekilden daha çok bulgular olarak ortaya çıkar. Polikistik over sendromunda üç temel bulgu görülür. İlki adet düzensizliği, adet görememe ya da seyrek adet görme şeklinde karşımıza çıkabilir. İkincisi, kıllanma, tüylenme, sivilcelenme, vücudun belirli bölgelerinde (koltuk altlarında, boyunda, kasıklarda, dirseklerde, meme altlarında veya cildin herhangi bir bölgesinde) görülen Acanthosis Nigricans (Akantoz) renk koyuluğu şeklindeki cilt bulguları. Üçüncüsü de insülin direnciyle birlikte gelen metabolik bulgular. Bir hastada ağır adet düzensizliği olurken, diğer bulgular hiç olmayabilir. Her üç semptom grubunun da aynı hastada oluştuğu durumlar görülebilir. Hastalığın temelinde bir yumurtlama bozukluğu olduğu için, doğurganlık arzusunda olan kadında da gebe kalamama açısından sıkıntı yaşanabilir. Her polikistik over olan hasta gebe kalmada sıkıntı yaşamayabilir. Çünkü bazı hastalar biraz seyrek olmakla birlikte düzenli adet görebilir ve yumurtlama fonksiyonlarında bir sıkıntı olmadığı için gebe kalabilir. Bu tür hastalarda, üremeye yardımcı tedavi destekleri ve ovülasyon indüksiyonu denilen yumurtlamayı hızlandıran tedaviler yanında aşılama veya tüp bebek tedavisi de eklenebilir.
Vajinal akıntıları öncelikle, doğal olan ve doğal olmayan enfekte akıntılar olarak ayırmak gerekir. Doğal akıntı, ergenliğe girildiğinde hormonların etkisiyle başlayıp, ancak menopoza girildiğinde, hormonların etkisi kalktığında geçecek olan bir akıntıdır. Doğal akıntının adet döngüsünün çeşitli dönemlerinde özelliği değişir. Doğal akıntıyı enfekte akıntıdan ayırmak lazım. Enfekte akıntıların kaynağı kendi floramızın bozulması olabileceği gibi, dışarıdan alınabilen sebepler de olabilir. Örneğin cinsel yolla bulaşan hastalığın neden olduğu akıntı, havuz veya tuvalet gibi temiz olmayan ortamlardan alınan akıntı, ya da sadece floramızdan kaynaklı akıntılar olabilir. Bu akıntının nasıl bir akıntı olduğunu değerlendirmede, öncelikle kadın doğum hekiminin muayenesi önemli. Bazen de kültürler alınarak; vajen kültürü, serviks kültürü dediğimiz rahim ağzından alınan örnekler laboratuvarda değerlendirilir. Hangi tip mikroorganizmanın ürediği ve bu mikroorganizmanın hangi antibiyotiğe duyarlı olduğu belirlenerek uygun tedavi düzenlenir. Bazen, sık tekrarlayan enfeksiyonlarda flora düzenleyiciler kullanılabilir.
Belli bir yaştan sonra kadınlarda görülen ve menopozal süreçte artan bir diğer problem ise idrar kaçırmadır. Çünkü menopoza girildiği zaman östrojene duyarlı dokular vajen yanında alt idrar yolları olup, östrojen eksikliğinde dokularda zayıflama, gevşeme ve üretranın açısında bozulma meydana gelebilir, akabinde idrar kaçırma şikayetlerinde artış ortaya çıkabilir.
Menopoz hayatın doğal bir süreci olarak ortalama 50 yaş civarında görülmekte olup 45 yaşın altında erken menopoz olarak değerlendirilmektedir. Doğal menopoz ile yumurtlama fonksiyonlarının doğal bir ürünü olan östrojen ve progesteron hormonlarının üretilmemesine bağlı sıkıntı, sıcak basmaları, uykusuzluk, vajinal kuruluk, cinsel ilişkide zorluk ve idrar kaçırma gibi şikayetlerin artması ayrıca kalp-damar sağlığının etkilenmesi ve kemik kaybı durumları görülmektedir. Bu süreci, bir hastalık süreci olarak değil de sağlığımızda yeni bir dönem olarak değerlendirmek kemik sağlığımızı, mamografimizi, smear testlerimizi ve jinekolojik kontrollerimizi yakından takip edeceğimiz bir fırsat olarak görmek önemlidir. Bu dönemde kalsiyum ve D vitamini desteği yanında fitoöstrojenlerden zengin bir beslenmeyle, bu sürecin kolay atlatılmasına destek olmak, egzersize önem vererek kas-iskelet sistemini ve kemikleri korumaya almak gerekir.
11-03-2022