Akciğer Kanseri Evreleri Nelerdir?


Akciğer Kanseri ve Evrelemesi

Akciğer kanseri, genel olarak 60-70 yaş arasındaki kadın ve erkeklerde görülür. Akciğer kanseri gelişiminde sigara içimi en önemli nedendir. Kitlenin yerleşim yeri, invazyonu, lokal veya uzak metastazına göre klinik bulgular değişiklik gösterir. Son yıllarda teknolojinin ilerlemesiyle tümör tipi ve evrelemesinde önemli değişiklikler gerçekleşmiş ve hastaların küratif cerrahi şansları artmıştır. Bu nedenle başta bilgisayarlı tomografi (BT) olmak üzere, manyetik rezonans (MR) ve pozitron emisyon tomografisi (PET/BT) gibi görüntüleme yöntemleriyle hastalığın tespiti, evrelemesi, takibi ve postoperatif komplikasyonlar doğru ve ayrıntılı bir şekilde yapılabilmektedir.

Akciğer kanseri, büyüme hızı, yayılımı, metastazın zamanlaması, kemoterapi ve radyoterapi yanıtına göre küçük hücreli ve küçük hücreli dışı olmak üzere iki başlık altında incelenmektedir.

Küçük Hücreli Akciğer Kanseri, Sigara ile yakın ilişkili olup sıklıkla santral yerleşimli, mediastinal, lenf adenopati birlikteliği sıktır. Hızlı büyüyen ve erken metastaz yapan bir türdür. Yüksek oranda lenf nodu ve komşu yapılara invazyon gösterir ve lenfatik yayılır.

Küçük hücreli dışı akciğer kanserleri de kendi aralarında; Adeno karsinom, Skuamoz hücreli karsinom ve Büyük hücreli karsinom olarak alt gruplara ayrılır. Küçük hücreli dışı akciğer kanseri, Adeno karsinom, en sık görülen türdür. Genellikle sigara içmeyen kadın hastalarda görülür. Sıklıkla periferik yerleşimli olabilir. Skuamoz Hücreli Kanser, ikinci en sık rastlanılan tür olup sigara ile yakın ilişkili ve çoğunlukla santral yerleşimlidir. Büyük Hücreli Akciğer Kanseri en nadir görülen tür sıklıkla periferik yerleşimlidir.

Buna göre tüm akciğer kanserlerinin yaklaşık %83’ü küçük hücreli dışı akciğer kanseri, %16’sı küçük hücreli akciğer kanserinden oluşmaktadır.

Tanı ve evreleme

Kanser tanısı konduktan sonra hastalığın yaygınlığı yani hangi aşamada olduğu, bir başka deyişle evresi saptanmalıdır. Bu evreleme, uygulanacak tedavi yöntemlerine ve sıralamasına karar vermede gereklidir. Bir akciğer kitlesinin malign olduğu tespit edildiğinde hastalığın yaygınlığının ve Uygun tedavi yaklaşımının belirlenmesi için mediastinal yayılım ya da uzak organ metastaz varlığının tespiti gerekmektedir.

Akciğer kanseri 4 ana evrede olabilir. Birçok çalışmada, küçük hücre dışı akciğer kanserlerinin evrelemesinde PET-BT’nin konvansiyonel BT’ye daha üstün olduğunu göstermiştir.

Metastatik mediastinal lenf nodlarının değerlendirilmesinde PET-BT nin tanı değeri daha yüksektir.

Pozitron emisyon tomografisi-bilgisayarlı tomografi (PET/BT), küçük hücre dışı akciğer kanseri hastalarında şüphelenilmeyen metastatik hastalık varlığını tespit etmede oldukça başarılı olmaktadır. PET-BT ile yapılan evreleme daha doğru prognostik değerlendirmeye olanak sağlamaktadır.

Doğru evreyi saptamak için karın veya beyine yönelik görüntüleme yanında kemik taraması (tüm vücut kemik sintigrafisi) ile ilgili tetkikler yapılmalıdır. Evrelemenin tam olarak yapılabilmesi için bazı sınırlı cerrahi girişimler de gerekebilmektedir. Ameliyat için uygun evrede olup olmadığını anlamak için ya EBUS (ultrasonlu bronkoskopi) veya mediastinoskopi denilen, boyundan yapılan bir kesiyle iki akciğer arası boşluğa ışıklı bir boruyla bakılması esasına dayanan, işlemler yapılabilir, böylece lenf bezlerinden örnek alınarak yaygınlık hakkında fikir edinilir. Eğer akciğer zarının iki yaprağının arasında sıvı birikmişse, burada yayılım olup olmadığının anlaşılması için torasentez (iğneyle akciğerden sıvı alınması) yapılması gerekebilir.

Akciğer Kanserinin Tedavisi

Küçük hücreli dışı akciğer kanseri ve küçük hücreli akciğer kanserinin tedavileri farklıdır. Tedavi hastalığın evresine göre de değişmektedir. Akciğer kanserinin tipi ve evresine göre cerrahi, kemoterapi (ilaçla tedavi), radyoterapi (ışın tedavisi) seçeneklerinin bazıları ya da hepsi hastanın ve hastalığın özelliğine göre farklı sıralamalarla uygulanmaktadır. Kanser tedavisinde amaç hastalığı mümkünse yok etmek, değilse sınırlamak, sağ kalımı uzatmak ve hastanın yaşam kalitesini arttırmaktır. Akciğer kanserinin en iyi şekilde tedavi edilebilmesi için multidisipliner yaklaşım çok önemlidir.

Akciğer kanserinde her hastanın durumu birbirinden farklıdır. Hastalığın ve hastanın durumuna göre farklı tedavi seçeneklerinin tek başına veya birlikte kullanılması, farklı bölümlerden bu konuda uzmanlaşmış çok sayıda doktorun ortak çalışması ve hasta için en doğru tedavinin ortak kararla belirlenmesini gerektirir. Bu şekilde en doğru ve güncel tedaviler gecikmeksizin uygulanabilir. Multidisipliner yaklaşımda medikal onkoloji, göğüs cerrahisi, göğüs hastalıkları, radyasyon onkolojisi, patoloji, radyoloji, nükleer tıp uzmanlarının ortak görüşü alınmakta; gerekli durumlarda diyetisyen, psikiyatri ve ağrı tedavi uzmanının yardımı istenmektedir.

Akciğer kanserinin erken evresinde, hastada ameliyata engel olmayan başka bir hastalık yoksa, en etkin tedavi cerrahidir. Akciğer kanserinde cerrahi tedavi önerilenler, aslında hastalıkları nispeten erken evrelerde olan ve ameliyatla kanserli doku tam olarak çıkartılabildiğinde yaşam şansı en yüksek hasta grubunu oluşturmaktadır. Genel olarak doktora başvuran akciğer kanserli olguların büyük bir kısmı ameliyatla tedavi olabilme şansını yitirmiş durumdadır. Dolayısıyla her hastaya ameliyat önerilemez. Eğer doktorlarınız tarafından ameliyat olmanız ve bu ameliyatı da genel sağlık durumunuz itibarı ile kaldırabilecek durumda olduğunuz söylenmişse, uygulanmalıdır.

Akciğer kanserinde genel durumu iyi olan hastaların hemen hemen tümüne, hastalığın evresine bağlı olarak zamanlama değişse de kemoterapi verilmektedir. Cerrahi yapılan hastalarda gözle görülen kanserli doku çıkarılmaktadır. Bu hastalarda kemoterapi, radyolojik yöntemlerle saptanamayan mikroskopik düzeyde kalmış olabilecek kanser hücrelerinin yok edilerek hastalığın nüks etmesini önlemek amacıyla verilmektedir. Cerrahi yapılamayan hastalarda ise hastalığın ilerlemesinin durdurulması, tümörün küçültülmesi ve tümöre bağlı şikayetlerin azaltılması, yaşam süresi ve yaşam kalitesinin artırılması amacıyla kemoterapi verilmektedir.

Kemoterapi Nedir ?

Kanser hücrelerini öldüren veya büyüme ve çoğalmasını engelleyen kanser hücresinde toksik etki yaparak (sitotoksik) tümör aktivitesini yok etmek için kansere özgü ilaçlar kullanılarak yapılan tedaviye kemoterapi denir.

Kemoterapi, kanser tedavisinde, tek başına veya cerrahi işlemle ve/veya radyoterapi ile birlikte kanserin tipi ve evresine göre değişen sıralamalarla kullanılabilir.

Radyoterapi (Işın Tedavisi) Nedir ?

Kanser hücrelerini öldürmek veya büyüme ve çoğalmasını engellemek için yüksek enerjili ışınlar ile yapılan radyoterapi de tedaviye eklenebilir. Bazen hastalığı yok edici (radikal), bazen şikayetleri giderici (palyatif), bazen de tümörün yayılmasından koruyucu (profilaktik) olabilir.

Hızlı bölünen kanser hücrelerinin yüksek enerjili X ışınları ile öldürülmesi esasına dayanır. Ağrısız bir yöntemdir. Bu tedavi uygulandığı bölgedeki tümör hücrelerini öldürmektedir. Tümör hücreleri bu tedaviye normal hücrelerden daha fazla duyarlıdır, bu nedenle daha fazla ölürler. Etkilenen bölgedeki normal hücreler hızla kendilerini yenilerler. Radyoterapi öncesinde tedavinin yapılacağı klinikte tedavi planlanır. Bu süre içerisinde tedavi masasında hareketsiz yatan hastanın tedavi alanı, deri üzerine çizilerek belirlenir. Hastaya ve uygulamaya bağlı olarak değişkenlik göstermekle birlikte fikir vermek amacıyla tedavi odasında kalış süresi 10-30 dakikadır, tedavi 1-5 dakika sürer. Genellikle tedavi 2-6 hafta devam eder. Tedavi hastayı radyoaktif hale getirmez, çevredeki insanlara zarar vermez.

Hastaların tedavilerinin farklı dönemlerinde şikayetlerini azaltmak ve yaşam kalitelerini artırmak amacıyla bazı cerrahi ve endoskopik işlemler, ağrı yöntemlerine başvurulmaktadır. Akciğer ile göğüs kafesi arasında toplanan ve nefes darlığına yol açan sıvının boşaltılarak bu boşluğun yapıştırılması işlemi (plörodez), havayollarında tıkanıklığa yol açan tümörlerde havayolunu açık tutmayı sağlayan stent uygulamaları ve havayolu içindeki tümörün lazer veya argon tedavisi ile küçültülmesi gibi değişik tedaviler; solunum sıkıntısı yapan tümörlerin radyoterapi (ışın tedavisi) ile küçültülmesi; ağrılı hastalarda ağrının etkin kontrolü ile yaşam kalitesi arttırılmaktadır. Bu tedaviler yine multidisipliner yaklaşım ile göğüs hastalıkları, göğüs cerrahisi, radyasyon onkolojisi, medikal onkoloji veya ağrı tedavi uzmanları ile birlikte karar verilerek en doğru zamanda, en doğru yöntemler kullanılmak suretiyle uygulanır.

Fitoterapi

Fitoterapi günümüzde hastalıkların önlenmesinde ve tedaviye yardımcı olarak bitkilerin tıbbi anlamda etkili kısımlarını, usarelerini, ekstrelerini ve bunlardan elde edilerek yapılan farklı formlarını kullanarak uygulanan, destekleyici ve tamamlayıcı amaçlı, modern tedavi yöntemi ve uzmanlık alanı olan bir tedavidir.

Özellikle günlük rahatsızlıklar başta olmak üzere solunum sistemi, sindirim sistemi, sinir sistemi ve üriner sistem rahatsızlıklarında, geriatride, karaciğer rahatsızlıklarında, viral hastalıklarda, onkoloji alanında ve immün sistemin güçlendirilmesi gibi birçok alanda kullanılmaktadır. Bitkilerden elde edilen bileşiklerin yapısı içerisinde, hastalıkların farklı fazları ile mücadele edebilecek, yüksek miktarda antioksidan yanında değerli vitamin, mineral ve eser element içeren bileşikler yer almaktadır. Bunların bir kısmı insan bedeninin bağışıklık sistemini yani savunma mekanizmasını güçlendirerek mikroorganizmalara karşı etkili olurken, bir kısmı vücutta sinyal moleküllerinin dengelenmesini sağlamakta, bir kısmı organlarda oksidatif hasarı önlemekte, bir kısmı tümörün büyümesi ve yayılması için oluşturduğu patolojik angiogenezi (yeni damar oluşumunu) önleyerek metastazını engellemektedir. Zira tümör damar oluşturamazsa büyüyememektedir. Yapılan çalışmalar, her hastalığın etiyolojisinde (nedeninde) enflamasyon ve oksidatif hasarın yer aldığını ortaya koymaktadır. Hemen hemen tüm bitkiler, doğal olarak içerdikleri anti-enflamatuar ve antioksidan etkili bileşikler yanında vücut tarafından sentezlenemeyen değerli vitamin, mineral ve eser elementlere sahiptir. Bitkilerdeki bu bileşenlerin (luteolin, oleorupein, querstein, rutin, flavonoid,  antosiyanin ve benzeri  polifenolik yapılı maddeler) oranlarına göre etkinlikleri de farklılaşabiliyor. Bu nedenle tedavi tek bir bitki ile değil birden fazla bitki ile kür olarak sağlanmalıdır.

Fitoterapi de önemli olan, hastalığa bitkisel ürünlerle çözüm bulmanın yanında hastanın düzenli ve sağlıklı beslenmesiyle beraber bedenini iyileştirme sürecine döndürmek, yaşam kalitesini artırmak önemlidir.

Bal, Pekmez, Helva ve Reçel gibi yüksek oranda şeker içeren ürünlerden uzak durmak gerekir. (Kontrolsüz çoğalan kanser hücreleri enerjilerini şekerden alır). Şeker oranı düşük meyveler tüketilmelidir. (Kivi, Avokado, ayva, yeşil elma, bol salatalık). Sebzelerden özellikle; brokoli, lahana, sarımsak, soğan, turp, kereviz, ıspanak, pazı gibi yeşil yapraklı sebzeler, domates, baklagiller, kırmızı biber, nane, marul, roka ve maydanoz tüketmeye özen gösterilmelidir. İdeal kilonun korunmasına dikkat edilmeli, bol su tüketilmelidir. Balık, tavuk gibi et grubu besinleri ızgara veya haşlama olarak tüketilmeli, kızartma tercih edilmemelidir. Yağ ve tuz içeriği düşük besinlerin tüketilmesine özen gösterilmelidir. Beyaz undan yapılmış fırın ürünleri, hamur işleri ve hamur tatlıları tüketilmemeli, lifli (posalı) yiyeceklerin tüketimi arttırılmalıdır. Alkol ve alkollü içecekler ile sigara tüketiminden uzak durulmalıdır. Esmer buğday unundan yapılmış tam tahıllı buğday ekmeği tercih edilmelidir.


23-04-2022
Destek Tedavi Danışma Hattı